allow of

  1. elverişli/müsait olmak, elvermek.
    A premise that allows of only one conclusion: Bu önermeden tek
    bir sonuç çıkar.
    The matter allows of no delays: İşin gecikmeye tahammülü yoktur.
gecikme kabul etmemek Verb
birşeye olanak tanımak Verb
birşeye olanak vermek Verb
birşeye imkân tanımak Verb
birşeye imkân vermek Verb
ispat kolaylığı sağlamak Noun, Law
toprağı işlemeden bırakmak Verb